5 BAŞLIKTA MİRASIN ‘’GERÇEK’’ REDDİ
5 BAŞLIKTA MİRASIN ‘’GERÇEK’’ REDDİ
1.Mirasın Reddi Nedir , Ne Zaman Doğar ,
Kimler Bu Hakka Sahiptir ve Nerede
Düzenlenmiştir ?
Hukukumuzdaki
‘’külli halefiyet ilkesi’’ gereği
müteveffanın (miras bırakanın) terekesini oluşturan tüm hakları ve borçları
ölüm anı ile kendiliğinden yasal ve atanmış mirasçılarına geçmektedir. Yani mirasçılık
sıfatı ölüm anı ile kendiliğinden kazanılmaktadır. Bu sıfatın kazanılmasıyla tereke
borçlarından dolayı mirasçıların kendi şahsi mal varlıklarıyla sorumlulukları
da doğmaktadır. İşte mirasın reddi ya da halk arasındaki tabiriyle reddi miras,
mirasçılık sıfatını kabul etmeme olanağı tanıyan ve tereke borçlarından
kurtulmayı sağlayan bir kurumdur.
4271
Sayılı Türk Medeni Kanununun emredici olan 605/1 maddesinde ‘’Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.’’ denilmek suretiyle reddi miras hakkına
sahip olanların yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar olduğu
belirtilmiştir.
Mirası
ret hakkının kullanılması için öncelikle mirasın mirasçılara geçmesi ve
mirasçılık sıfatının kazanılması gerekir yani bu sıfat kazanılmadan mirası ret
hakkı kullanılamaz.
Mirasın
reddi TMK m.605-618 arasında düzenlenmiştir. TMK m.605/1 ‘’Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.’’ denilmesinden
‘’gerçek ret’’ ve m. 605/2 ‘’Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden
aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.’’ denilmesinden ‘’hükmi
ret’’ olmak üzere mirasın reddinin kanunda iki şekilde düzenlenmiş olduğunu
anlıyoruz.
2. Mirasın ‘’Gerçek’’ Reddi Nedir ?
TMK
m.605/1’den de anlaşılacağı üzere mirasçılık sıfatını kazananların kendi irade beyanlarıyla
bu sıfatı kabul etmemelerine ‘’gerçek ret’’
denir.
Şu
hususu belirtmekte fayda vardır ki bu iradenin ortaya konulabilmesi için
reddeden mirasçının fiil ehliyetine sahip olması ; temsilci aracılığıyla
yapılacak ise mirası ret konusunda özel olarak yetkilendirilmiş olması
gerekmektedir. Redde dair irade açıklamasını tam ehliyetsizlerde vesayet ve
denetim makamının izniyle yasal temsilci bizzat , sınırlı
ehliyetsizlerde ise mirasçının bizzat kendisi ya da yasal temsilcisi yapabilir.
3.Mirasın Reddinde Süre , Şekil, Yetki Ve
Görev
TMK
m.606 ‘’Miras, üç ay içinde
reddolunabilir.
Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı
olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü
öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın
tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.’’ denilerek
kanun koyucu tarafından 3 aylık ret süresi tanınsa da bu sürenin başlangıcı yasal
mirasçılar ve atanmış mirasçılar bakımından farklılık arz ettiğinden süre
hesaplanırken buna dikkat edilmelidir.
Reddi
mirasa ilişkin irade açıklamasının nereye ve nasıl yapılacağı TMK m.609 ‘’Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh
mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.
Reddin kayıtsız ve şartsız olması
gerekir. Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.
Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı,
mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden
mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.
Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı
Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir. ‘’ şeklinde
düzenlenmiştir. Kanunun lafzından ve Yargıtay içtihatlarından reddi mirasta ‘’müteveffanın son yerleşim yerindeki’’
sulh hukuk mahkemesinin kesin yetkili olduğunu görüyoruz. Nitekim Yargıtay
birçok kararında olduğu gibi 20. HD
13.02.2020 tarih 2020/138 E. 2020/704 K. Sayılı güncel içtihatında da ’’…yasal düzenlemeye göre mirasın reddi istemi, mirasın açıldığı
yerin sulh hukuk mahkemesinde mirasçı tarafından sözlü veya yazılı beyanla
yapılabilir. Buradaki yetki kesin olup, miras bırakanın son yerleşim yerindeki sulh hukuk
mahkemesi görevli ve yetkili
mahkemedir. Dosya kapsamında kolluk araştırmaları sonucunda; müteveffa ...
isimli şahsın ölmeden önce İstanbul'da ikamet ettiğinin bildirildiği
anlaşıldığından uyuşmazlığın İstanbul Anadolu 19. Sulh Hukuk Mahkemesinde
çözümlenmesi gerekmektedir.’’ diyerek kesin yetkiyi vurgulamıştır.
Mirasın
reddine yönelik irade açıklaması için
bir şekil şartı aranmasa da beyanın kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Örneğin
‘’Mirası
arkadaşım A’ya kalması şartıyla reddediyorum ’’ şeklindeki ret açıklaması
şartlı olduğu için geçersiz olacaktır. Bu durumun tek istisnası ‘’Sonradan gelen mirasçılar yararına ret’’
başlıklı TMK m.614’tür.
Peki
, kısmi ret söz konusu olabilir mi ya da kayıtsız şartız ret demek kısmi ret mi
demektir? Uygulamada da sıkça karıştırılan kısmi ret kavramından anlamamız
gereken miras payının kesirli ifadelerle bölünmüş , içeriği daraltılmış
şeklidir. Biraz somutlaştırmak gerekirse ‘’Mirasın
1/3’ini kabul ediyorum , kalanını reddediyorum.’’ şeklindeki ret beyanı geçerli iken ‘’Sadece bankadaki paraları kabul ediyorum
kalan borçları ve araçları reddediyorum.’’ şeklindeki ret beyanı kayıtlı
olduğundan geçersizdir.
4. Mirasçıların Tamamı Ya Da Sadece Biri
Tarafından Yapılan Ret ve Sonuçları
4.1. TMK
m.611’in İncelenmesi
TMK mirasçıların
biri tarafından ret başlıklı 611. maddesi ‘’Yasal
mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi
sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer.
Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın
ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça,
mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır.’’ Buradan
anlıyoruz ki reddi miras yapan yasal mirasçının terekedeki payı eşi dışındaki yasal
mirasçılarına geçer. Örneğin miras
bırakan M’nin A,B,C olmak üzere üç yasal mirasçısından A mirası reddederse
A’nın miras payı kendi alt soyu olan D ve E’ye kalacaktır. Mirası reddeden
yasal mirasçının alt soyu olmaması durumunda ise reddetmeyen mirasçıların
payında artış olacaktır. Örneğimizde yine
A reddi miras yaparsa D ve E’nin olmaması varsayımında A’nın payı B ve C’ye
intikal ederek paylarında artış olacaktır.
Nitekim
Yargıtay 23. HD 20.03.2019 tarih 2019/4064 E. 2019/1105 K. Sayılı içtihatında ‘’Yasal mirasçılardan birisi veya birkaçı tarafından mirasın
reddedilmesi halinde onun payı miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi
hak sahiplerine geçeceği… mahkemece mirası reddeden kişilerin alt soylarının
bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği…’’ diyerek mirasın alt soy
bulunması durumunda onlara intikal edeceğini vurgulamıştır.
4.2. Özel Durum Oluşturan TMK m.612 ve m.613’ün
İncelenmesi
TMK m.612
‘’ En yakın yasal mirasçıların tamamı
tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye
edilir.
Tasfiye sonunda arta kalan değerler,
mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.’’ Buradaki en yakın yasal mirasçı kavramından
müteveffanın ölüm anında eş de dahil olmak üzere doğrudan mirasçı olabilecekler
anlaşılmalıdır. İşte bu en yakın mirasçıların reddi durumunda m.612’deki özel
düzenleme gereği tereke diğer zümrelere geçmez. Terekenin mahkeme eliyle
tasfiyesi gerçekleştirilir ve eğer bir bakiye kalırsa bu bakiye mirasçılara ait
olur. Yine örnek vermek gerekirse miras
bırakan M’nin eşi E çocukları A , B ve A’nın çocuğu C hayattaysa en yakın
mirasçılar olarak E,A,B vardır ve bunların tamamının reddi miras yapması
durumunda miras özel düzenleme gereği C’ye geçmeyecek mahkemece tasfiyesi
yapılacaktır. Yargıtay 2.HD 12.11.2007 tarih 2006/20121 E. 2007/15469 K.
Sayılı içtihatında ‘’ Mahmut P. 17.3.2004
tarihinde vefat etmiştir. En yakın mirasçı olan eş ve çocukları 3. Sulh Hukuk
Mahkemesinin 5.5.2004 tarih 403/486 sayılı ilamı ile mirası red etmişlerdir.
Mahmut P.'ın mirası en yakın kanuni
mirasçı sıfatı taşımayan anne, babasına intikal etmez. Tasfiye sonunda arta
kalan değerler mirası ret etmemişler gibi Mahmut mirasçılarına verilir.’’ şeklinde karar vererek konuya açıklık
getirmiştir.
Başka bir istisnai hüküm olan m.613 ise ‘’Altsoyun tamamının mirası reddetmesi hâlinde, bunların payı sağ kalan
eşe geçer’’ diyerek özellikle eşi korumak istemiştir. Burada bahsedilen alt
soy zümre olarak değil ilk sıradaki alt soydur. Bu durumda miras bırakan M eşi E ve çocukları A ve B ile A’nın çocuğu hayattaysa A
ve B mirası reddederlerse m.613 gereği miras E’ye geçecektir.
4.3. TMK m.614 İncelenmesi
Mirası ret beyanının hüküm doğurabilmesi için kayıtsız ve şartsız olması gerektiğinin
istisnası TMK m.614’tür. ‘’Sonradan gelen
mirasçılar yararına ret’’ başlıklı m.614 ‘’ Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen
mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce
isteyebilirler.
Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından
daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul
etmezlerse reddetmiş sayılırlar.
Bunun üzerine miras, iflâs hükümlerine
göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen
mirasçılara verilir.’’ demiştir. Miras bırakan M’nin çocuğu A ve
babası B hayattadır. A sonradan gelen mirasçı lehine redderse B’ye mirası kabul
edip etmeyeceğini bildirmesi için 1 aylık süre tanınır. B bu süre içinde
beyanda bulunmazsa mirası reddetmiş sayılır ya da bu sürede mirası reddederse
tasfiyeye geçilir.
5. Ret Beyanının İptali Ve Ret Hakkının
Düşmesi
5.1. Ret Beyanının İptali
5.1.1. TMK m.617 Anlamında Ret Beyanının
İptali
Ret
beyanının iptalinin bu halinde, kanun koyucu mirası reddedenin alacaklılarını
korumak istemiştir. Ülkemizde yaygın şekilde batık haldeki kişiler , sırf
alacaklılarının miras paylarına müdahalesini önlemek için mirası
reddetmektedir. Bu durumu TMK m.617 “Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı,
alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflas
idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden
başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.
Reddin
iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir.
Bu
suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse
bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların
alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan
yararlanacak olan mirasçılara verilir.” düzenlemesi ile önlemeye çalışmıştır.
Ancak
dikkat edilmesi gereken iki önemli husus vardır. Birincisi, alacaklıların
mirası reddedilmesinden itibaren 6 aylık hak düşürücü süresi olmasıdır. Kanun koyucu mirası reddedenin de sürekli
olarak reddini iptal edileceği endişesinden hak düşürücü süre ile kurtarmıştır.
Hak düşürücü süre taraflar ileri süremese bile hakim tarafından re’sen göz
önüne alınır.
İkincisi
de; mirasın reddinin bu kanun hükmünce iptali halinde mirasın direkt olarak
mirası reddedene intikal etmeyeceği, hakimin mirasın resmen tasfiyesine karar
vereceğidir. Böylece kanun koyucunun asıl amacı gerçekleşmiştir. Önce mirası
reddeden mirasçıya kalan pay kadarınca alacaklılar tatmin edilir daha sonra
kalanlar, mirası ret geçerliymiş gibi diğer mirasçılara geçer.
5.1.2. Diğer Tüm Mirasçıların Muvafakati
Ve İrade Fesadı Halinde Ret Beyanının İptali
Kural
olarak ret beyanı “tek taraflı bozucu yenilik doğuran” bir hak olduğu için
hakime ulaştıktan sonra bu beyandan dönülemez. Bu yüzden mirası reddetmeden
önce iyice düşünmek gerekir.
Yargıtay
14. HD 2017/4915 E. 2018/1179 K. Sayılı 19.02.2018 tarihli kararında “Mirasın kayıtsız
ve şartsız reddine ilişkin
beyan sulh hukuk mahkemesine ulaştıktan sonra bu beyandan tek taraflı olarak
dönülemez. Mirasın gerçek reddi beyanı mahkemeye ulaştıktan
sonra ret beyanından, ancak mirasçıların tamamının muvafakatiyle veya açılacak
olan reddin iptali
davasının kabulü halinde dönülebilir.” Yani diğer tüm mirasçıların
onayı alınmadan ret beyanı iptal edilmez.
Ancak
TBK’nun irade fesadı hallerinden hata-hile varsa da reddeden, diğer
mirasçıların muvafakati olmadan geri dönülebilir, bunun içinde hakime
inandırıcı deliler sunmak gerekir. Hile ve hata her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal
hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. İptal hakkı ,aldatmanın veya yanılmanın öğrenildiği
tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde defi veya dava
yoluyla da kullanılabilir.
5.2. Ret Hakkının Düşmesi
Yukarıda
bahsedilen üç aylık süre hak düşürücüdür ve dolunca artık hakkı kullanmak söz
konusu olamaz.
Peki
üç aylık sürenin başlangıcı ne zamandır? Bu mirasçılık durumuna göre değişir ;
*Yasal
mirasçı için ölümü ve kendi mirasçılığını (ikisini beraber) öğrenmesi (TMK
m.606-610),
*Vasiyetname
ile atanan mirası için TMK m. 597’e göre resmi olarak öğrendiği anda,
*Miras
sözleşmesi ile atanan eğer üçüncü kişiyse baskın görüşe göre vasiyetname ile
mirasçı atanması hükümlerine tabiidir.
TMK
m.615’e göre haklı sebepler varsa bu süre uzatılabilir. Ancak bunun için ret
süresi susarak geçirilmesi gerekir. Örneğin;
yabancı bir ülkede yaşamak. Eğer bu süre içinde ret/kabul anlamına gelen
bir şey yapılmışsa artık miras reddedilemez.
Kabul
ile de ret hakkı süre dolmadan düşer. Bir diğer halde TMK m. 610 f.2’ye göre
tereke işlerine gereğinden fazla karışma olursa (örtülü kabul) ret hakkı düşer.
TMK
m.610/2’de düzenlenen diğer husus KASTEN
terekeye ait bir malı zilyetliğine geçiren ya da diğer mirasçılardan saklayan
mirasçı da mirası reddedemez. Bu duruma doktrinde ceza olarak ret hakkının düşmesi denir.
Av. Cansu MUZAÇA & Stj. Av. Dilan DAĞ
KAYNAKÇA
DURAL
Mustafa ve ÖZ Turgut , Miras Hukuku , Filiz Kitabevi ,
İstanbul 2019
ÖZTAN
Bilge , Miras Hukuku , Turhan Kitabevi
, Ankara 2016
Yorumlar
Yorum Gönder